27 Ocak 2016

Singapur rüyası


Bizim seyahatlerimiz de hep böyle olacak sanırım.. Hep bir neye niyet neye kısmet durumları.. Bir ay kadar Cape Town'a bakıp, hayaller kurup, ay biz orada ne gezeriz rüyaları görüp son dakika uçak bileti bulamayınca rotamızı Uzak Doğu'ya çeviriyoruz. Benim hevesim kırılıp tatili iptal etmek istesem de eşimin biraz tatile ihtiyacım var cümlelerinin ardından yeni rotamız Singapur. Hepi topu 5 günümüz var ve 1 tam günü yola gidecek. Bu kadar uzun mesafeler için ne kadar sağlıklı bir rota tartışılır olsa da zaman kısıtımız her daim olacağından Avrupa'ya sıkışıp kalmak niyetinde de değiliz.  Hem zaten çok pahalı olduğu için kocamın Avrupa'ya gıcığı var orası da ayrı bir post konusu. Tabi Singapur da ne kadar pahalı olabilir ki canım atarımızı gidince yarım lt.suyun 3 singapur doları /6 tl. olmasıyla yudum yudum yutuyoruz :)) neyse sıvı ve tatlı gıdalar dışında o kadar da pahalı bir ülke değil, korkmaya gerek yok. 


Singapur vize istemediği için tercih sebebimiz. Katar hava yolları ile Doha aktarmalı uçuyoruz. 3 saat beklemeyle birlikte 15 saat'in sonunda Singapur'dayız. Yol boyu mızmızlanan 20aylık kızımız ile yorucu bir yolculuktu diyebilirim. ilk defa bu kadar zorlanıyorum bir yolculukta.. Asya neredeyse yol boyu ağlayıp, mızmızlanıp hiç birşeyle avunmuyor ve sevgili bilet alınca uçağı satın aldığını sanan ve anasının karnından direk 45 yaşında doğmuş bazı yolcularla biraz geriliyoruz!
Ülkeye giriş yapabilmemiz için önce terminal değiştiriyoruz. Changi hava limanı 3 terminalden oluşuyor, zamanı ve aktarma süresi fazla olanlar için sinemasından havuzuna, kelebek parkından yağmur ormanına bir çok atraksiyonla pineklemeden uçak beklemek mümkün burada. Bizim zaman kısıtımız olunca hiç girmiyoruz o işlere.
pasaport işleri ülkeye ilk defa giriş yaptığımız için biraz uzun sürüyor. yarım saat kadar beklemek zorunda kalıyoruz. pasaport kontuvarından çıkınca Uçakta tanıştığımız Singapur'lu gençtan aldığımız bilgiler sayesinde yarım saat sonra otele varıyoruz. Bu jetlak pis birşeymiş ilk defa anlıyorum. Sabah uyandığımızda saat 12. Kahvaltı çoktan bitmiş, günün ilk yarısı geçmiş. Eyvahlar olsun, meğer ne çok yorulmuşuz. İlk gün uykusundan sonra jetlak etkisiyle de genel bir uykusuzluk söz konusu oluyor tatil boyunca. günlük ort 4-5 saat uykuyla tamamlıyoruz tatili. tabi bu uykutarifesi asya ve babamız için, ben tabii ki daha az uyuyorum :( Hep bi geceleri uyku gelmemesi, sabah ise yatağa yapışarak mecburi erken kalkışlar söz konusu.

Öyle çok büyük hayallerle gitmiyorum Singapur'a.. Evet hep gitmek istediğim yerlerden birisi ama yeterince araştıramayınca büyük rüyaları da olmuyor insanın. İlk gün hala aklımda cape town varken dönüş günü yeniden gelme planları yaparken buluyoruz kendimizi.. Tamam yapay bir şehir ama Dubai'nin soğukluğu yok mesela. Önce insanlar mutlu, yüzler hep gülüyor. Taksici bile mutlu örneğin.. Ya sen taksicisin diyesi geliyor insanın, araç sahibine sövmen lazım, trafiğe bi geçirmen, bozuk çıkmadı diye bi atarlanman lazım değil mi? Racon bu, biz istanbul da böyle görmedik mi arkadaş.. Yok adam gülüyor, yarım saatlik yolda şen kahkahalar atarak gülüyor, sohbet ediyor. İlginç. Tarih desen zaten yok. Her şey yeni. Ama adamlar olayı bitirmiş, ulaşım zaten mükemmel. E ne kadarcık şehir devleti onlar olmayacakta mı biz böyle düzenli olacağız demesin kimse, haksızlık eder çünkü nüfus yoğunluğu İstanbul'un iki katı.. Ben 5 gün boyunca hint mahallesi dışında yerde hiç çöp görmedim. Hint mahallesi de pis diyemem ama klasik hint kargaşası, adamlar seviyor o kargaşayı.



Otelimiz Singapur'da gece hayatının kalbi Clarke quay da. Hayır bir gece dışarda takıldınız mı de takılmadık ama merkezi otel iyidir, en azından akşam otele dönüşlerde o kalabalığın canlılığın içinden geçerken minik kızımızla müzik seslerine oynayıp mutlu oluyoruz, o bile yetiyor:) Aslında bu ülke o kadar küçük ki bir çok yer merkezi..Yukarıda gördüğünüz dev şemsiye gece eğlencesinin sekteye uğramaması için muson yağmurlarına karşı yapılmış..

lk rotamız Marina Bay Sands. Tamam sadece içindeki avm'yi geziyoruz ve çevresinde bir kaç foto.. o meşhuuur infinity havuzunda yüzmedim yani çünkü sadece otel müşterileri yüzebiliyormuş.. kişi başı 28 dolar verip yukarı çıkıp manzaraya ve havuza karşıdan bakabiliyorsunuz tabii.. biz tercih etmedik. çünkü Fransız değiliz ve Eiffel kulesi sadece üstündeyseniz güzel gibi iddaalarımız yok :)

 Metro istasyonları avm'lerin altından geçtiği için duraktan yeryüzene çıkınca kendimizi Marina Sands'in alış veriş bölümü içinde buluyoruz ve dikkatimizi ilk çeken %50'ye varan yeni yıl indirimleri. Yüzde elli ile bile çoğu üründe rakamlar TR ve BG'nin sezon fiyatları gibi olunca normalde ne kadar pahalı diyerek bi afallıyorum. Mesela 1000 tl.ye lewis kot gördüm. Yok artık dedim, vay anasını bile dedim :) ya sen bildiğimiz lewis'sin kendine gel de dedim tabii ki!! Neyse avm'den çıkınca marina bölgesinde dere yatağının doldurulması ile oluşturulmuş bölgede gökdelenlerin yükseldiği, şehrin iki simgesi merlion ve marina bay sands'in karşılıklı bakıştığı bir noktadayız.. Harika bi atmosferi var.. ama aynı zamanda biz zenginiz, kapitalizmin kalbiyiz diyen bir havası da.. 

Kısa zamanda çok işler başarmış bir şehir devlet burası.. Yıllarca Hollanda, Portekiz ve İngiliz sömürgesi altında kalan Singapur 1693'te Malezya ile birleşme kararı alıp 1695'te ise bağımsızlığını ilan edip balıkçı kasabasından Dünya'nın en büyük limanına ve ve en önemli finans merkezlerinden birine dönüşmüş. Adanın bugün ki genel mimarisi ise tabii ki İngilizler'e ait.

Merlion şehrin en önemli simgelerinden, adından da anlaşılacağı üzere,  deniz kızı ve aslan kırması -yumuşaması mı demeliyim- bir heykel.



Marina'dan sonra yürüme mesafesindeki Garden By The Bay'a geçiyoruz.
Yürüyerek 15/20dk., dilerseniz otobüs alternatif ulaşım aracı. Biz yürümeyi tercih ediyoruz.  Genelde öyle yaparız çünkü çevreyi tanımak için en konforlu araç tabanvay. Tek sıkıntımız bebek arabamız uçağa yüklenmediği için Doha da kalması. İkinci gün otelimize gönderiyorlar ama tontik Asya'mızı o sıcakta kucakta taşımak hiç kolay değil. Neyse ki herşeyi düşünen çok sevdiğimiz Singapur'lular bahçe içinde saat 9'a kadar kiralık bebek arabası hizmetinide düşünmüşler sağolsunlar. Asya'nın yorgunluktan ve sıcaktan kucağımda uyuyakaldığı, artık bel ağrısından ağlamak istediğim sırada ticket info'da gördüğüm bebek arabası resmi imdadımıza yetişiyor.  

Bahçe cennetten bir parça.. İçerisi envai çeşit bitki ile donatılmış bir park. Bütün çiçekler peyzajlı, bakımlı ve parıl parıl. Sürekli yağan yağmurdan dolayı bütün yapraklar daha az önce tozu alınmış gibi duruyorlar. Garden by the bay'in geneli ücretsiz. Yağmur ormanları ve çiçek bahçesi kişi başı 28, çocuk 15 dolar .Güncel bilet fiyarlarına  şuradan da bakabilirsiniz. Bir tam gün de ayrılabilir 3-4 saatte yeter. Tamamen sizin zaman kısıtınıza kalmış. 

İçeride yaşilin her tonuna hayran hayran bakarken inanın zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Singapurlular burayı daha çok haftasonları  çocuklarıyla oynamak ve çimlere serilip sakince kitap okumak için geliyorlarmış.
Biz bahçenin en rekli zamanı olan noel arifesinde orada olduğumuzdan fazlaca kalabalık ve cıvıl cıvıl bir gündeyiz. Gündüz gözüyle yürüyüşü bitirip ışık şovunu bekliyoruz. Gece yapılan ışık şovunu çok övseler de bence pek bi numarası yok. Hatta diyebilirim ki ışık işte. Biraz acemice hazırlanmış bir şov gibi geldi bana. Hatta marina da ki su-ışık şovu bile fazla acemiceydi. Tamam her konuda iyi değillermiş, kabul ediyorum. :D 


İlk gecemizi geç saatlere kadar marina da oturarak bitiriyoruz. Rüzgar müthiş, hava harika.. Uykusuzluktan sızıp kalmayacak olsam biraz kestirmek bile geçiyor içimden.  


İkinci gün erken başlıyor. Bu sefer kahvaltıyı kaçırmadık. Kahvaltı uzak doğudan beklenmeyecek kadar zengin. Yeni rotamız üniversal stüdyosu, 2 aktarma ile sentosa adasının bulunduğu yere geliyoruz. Adaya gitmeden önce biletimizi almak için ıuunca bir kuyruğa giriyoruz. İçerideki kuyruk daha uzun olacağından bileti buradan almakta fayda var. Aslında akvaryum ve aynalara da girme niyetimiz var ama üniversal için okuduğumuz yorumlarda beklenen uzun kuyruklardan bahsedildiğinden diğer biletleri zamanımız kalırsa almaya karar veriyoruz. Bileti aldıktan sonra haftasonu içerisinin kalabalığı bunaltıcı seviyede zamanınız varsa haftaiçi gelirseniz bebekle daha rahat edersiniz tavsiyesinde bulunuyorlar. 1 km'lik yolu boardla geçmek yerine metro kuyruğu bekleyenleri görünce de haklı olduklarını düşünüp b planı ile little india, çin mahallesi ve orkide bahçesine gitmeye karar verdik. 

Revize edilmiş planla ilk durak little india. Hiç Hindistan'a gitmedim ama gördüklerim ve okuduklarım kadarıyla burası minnak bir hHndistan modeli. Kargaşası, curcunası yükselen bol baharak kokuları, kendi içinde düzensizliğin düzen sayılan apayrı bir dünya.. Singapur'la uzaktan yakından alakası yok.. Her blog da okuduğum mustafa center'ı merak edip gidiyorum tabi, gitmesem olur mu :) ben ettim siz etmeyin. İçerisi istif ve yığın şeklinde, üzerinize üzerinize gelen raflardan darlanıp aynı ürünü nezih bi mağazadan da alsanız aynı parayı ödeyeceğini bir alışveriş merkezi. Biz sadece ayakkabı reyonlarına bakıp kargaşadan fenalıklar geçirdik ama adamlarda kendini böyle kargaşa içinde mutlu hissediyor tabii. Yani aslında bakmak için güzel, bildiğin hint kültürü ama almak için darlayan bir yer.. Bakınız ayakkabı reyonu..


Hint tapınağını da gördüktan sonra orkide bahçesine gidicez. Tapınaklar 2-4 arası kapalı ve içeri ayakkabı sokmak yasak. Biz ayakkabıları çıkarıp bebek arabasının altına koymuştuk, ayakkabıyı gören bir hintli amca içeri niye getirdiniz diye baya çemkirmek sureyi ile bizi dışarı püstürttü. İçeride foto çekmek ücretliymiş, ben video bile çektim para mara isteyen olmadı. Değişik tabi :) İbadet eden hinduları izlemek ilginç bi deneyim oldu benim için. En güvenliksiz yer olarak gösterilen hint mahallesinde başımıza bir şey gelmedi şükür. Daha çok geç saatlerde gitmeyin diye uyarılıyor. 



İkinci durağımız national orchid garden. Singapur'un orkide cenneti olduğunu bildiğimden buraya geleceğimiz netleşince listenin en başına burayı koymuştum. Hatta elbisemi giyip, hasır şapkamı takıp artizlik fotoğraflar çekilecektim burada ama üniversalin yoğunluğu planlarımı bozdu. Neyse kısmet değilmiş dedim, moralim bozuldu ama orkideleri gördükten sonra hepsi geçti.. Bahçe içinde orkide bölümüne ulaşana kadar 2 yada 3 defa muson yağmuruna yakalanıp hepsini de ıslanmadan atlattık. İlk yağmurda 2 oda 1 salon büyüklüğündeki yapraklardan birinin altına sığındık, diğerlerinde tedbiri elden bırakmadığımız için minnak şemiyemizi açıp altına girdik. Bu arada Asya son 3 saattir falan uyuyordu :) muson iklimi bebekler için iyi bişey galiba, bol bol uyuyor falan çok rahat oluyo :)))) 

İçeride kaç saat kaldık hiç bir fikrim yok, her bir çiçeğe tek tek bakıp keşke benim olsanız dedikten sonra , açlıktan bayılmadan hemen önce çıktık sanırım. giriş:5 dolar. Çin yemeği yemeği düşündüğümüz ve gece hareketlendiği için çin mahallesine attık kendimizi.. 
çin mahallesi gördüğüm diğer uzak doğu şehirlerindekilere göre biraz asimile olmuş gibiydi. gayet temiz, düzenli falan.. bir dolarcılardan bir sürü ıvır zıvır toparlayıp- çok lazımmış gibi- yemeğe geçtik. ilk defa çin yemeğini de burada yemiş olduk. yerken kendimizi kaybetmişiz, sonrasını hatırlamıyorum..


Sondan bir önceki gün.. da dammm!! alış'veriş günü.. yani Orchard günü.. işte Singapur'un en janjanlı yeri Orkide caddesi.. Ben lüks kavramımı orta doğuda yaşarken yeniden şekillendirdiğimi düşünürken burada bir tık daha boyut atlattım. hani Gucciler, chaneller, pradalar falan havalarda uçuşurdu ya.. hıh onlar neymiş ki.. 15 milyarın üzerinde çantalar ayakkabılar falan gördüm burada, baktıım kaldım.. ya ne yapacaktım :) istiklal gibi bir cadde düşünün ana yemyeşi, dev ağaçlar olan, düzenli, bilmiyorum ama İstanbul'daki avmlerin hepsinin bir arada olduğunu (abartmayayım ama fazlası bile olabilir)ve neredeyse yarısının ultra lüks kategorisinde olduğunu düşünün.. ve insanların marketten ekmek alıyor gibi rahat alış-veriş yaptığını.. her şey o kadar sıradanlaşmış ki bende bi ara kapıldım tabi o büyüye, bi baktım koluma 10 bin tl.lik çantalar takmışım. dikiş kalitesini inceliyorum, vay arkadaş neymiş bu diye.. canım ben alıcı değilim bakıcıyım demiyorum tabi, havam bi milyon.. :))  yazık günah yahu, imkanım olsa da kıyıp alamam ki öyle birşey.. el insaf..

Orchard'da ki alış veriş merkezleri markaları çok net kategorize etmişler, mesela ulaşılabilir ve alınabilitesi olan markalar genelde metro katında :) sizi pis fakirler diyip yerin dibine ve basık katlara koymuşlar dükkanları..

O değil de çok tatlı markalar keşfettim ama malaylar minnak insanlar, beden konusunda anlaşamadık pek.. yani benim gibi minik bir kuş değilde ufak tefek kuşlar için indirim sezonu cennet gibi olabilir burası.. unutmadan.. orda burda göreceğiniz devvv indirim, % de bilmem kaçlara inanmayın derim, her yerde fiyatlar aynı..

Merlion'un önünden Marina Bay Sands

Ve beklenen kavuşma.. son gün Universal Stüdyosu'ndayız.. Marina'dan Sentosa adasına yürüyerek geçiyoruz, 1 km- 15 dk'lık yürüme mesafesinde insanlar neden hınca hınç metro kuyruğunda karşıya geçmek için bekliyorların cevabını arayarak yürümeye başlıyoruz. cevabı bulamadık, hava harika, board püfür püfür.. yani çok sıcak, yağmurlu havalarda belki ama şu an için en güzeli board bizim içi.. metro tek yön 4 dolar, teleferik 35 dolar, board 1 dolar-mış, biz oradayken yeni yıla kadar ücretsizdi.


Biletinizi adaya geçmeden alırsanız balık istifi gibi olan kuyruklardan ilkini atlamış olursunuz. İçeri girmek için beklediğimiz 10 dk.lık kuyruk akşama kadar devam ediyor. Müthiş keyifli, acayip bi deneyim ama kuyruklar inanın felaket. Bizim küçük bebeğimiz olduğu ve Madagaskar dışında hiç bir stüdyoya alınmadığı için günün ilk yarısı bir baba, bir anne için her kuyrukta x2 kere beklemek anlamın geldi, kimse de demiyor ki ya hu aynı kuyruğu neden iki defa bekliyorsunuz diye.. Roller coster kuyruğundan sonra patlayıp bu durum için ne yapabiliriz diye isyanlardayken bebekli aileler için fast track verebileceklerini söylüyorlar. çok şükür bu isyanımızdan sonra kuyruklar artık bizim için bitmiş oluyor. ben fast track'ten eşim de single bölümünden geçip hızlıca ilerliyoruz, sorun aslında herkesin ailesi ile birlikte aynı oyuncaklarda aynı bölümlere binmek istemesi, single gidince saatli bekleme süresi olan platoya çat diye 10 dk.da giriyorsunuz. Bu arada çocuklar için olan boy kuralı çok katı.. yani 92 cm. diyorsa 91'in asla oluru yok. Bizim için en büyük sorunda bu oldu, kimse de dememiş ki boy kısıtı çok kati.

Üniversal'in top 3'ü: Water world, Transformers, Jurassic park oldu benim için. hatta bazılarına iki defa bile girdik :) kuyruk olmasa emin olun hepsine bir kaç defa denemek isterdim.

İçeride yemek-içmek merkeze göre ekstra pahalı, bir daha gitsem sandviç ve ternosumla gideceğim kesin. en büyük ihtiyaç soğuk su ve yarım litresi 4 dolar.  

Sentosa adasında daha bir çok tema alanı var ama bir gün kesinlikle ada için yeterli değil. bir daha gitsem ne yaparım, universal sabahtan istilaya uğradığından önce başka bir bölüme gider universale de 2-3 gibi giderim. insanların gazı geçmiş, sıcağın anlında beklenen kuyruklarda sapır sapır dökülmeye başlamış oluyorlar ve ortalık rahatlamaya başlamış oluyor.. ee sıra olmayınca hayat daha kolay :)




Ulaşım : gelişmiş bir metro hattı var, şehirde çoğu yere metro ile gitmek mümkün.  İniş ve binişlerde kart okutmak gerekiyor ve mesafeye göre ücretlendiriliyor. Ulaşım kartının 5 dolar depozitosu var ve içinde minimum 2 dolardan az kalırsa çalışmıyor. En az 10 dolar yükleme yapılabiliyor. Şehir içinde genelde 1/ 1,5 dolar , havalimanı ise 3 dolar. Yok ben taksi kullanıcam derseniz sanırım uzak doğudaki en rahat taksi kullanılacak ülke. Taksicilerin kazıklama kaygısı yok, hepsi taksimetre açıyor, gideceğiniz mesafe sorgulanmadan binmek mümkün. Toplu taşıma araçlarında yemek, içmek yasak, cezası 500 ile 1000 dolar bandında değişiyor. Sakız çiğnemek zaten ülke de yasak, onu zaten söylemeyen yoktur :))

Yeme içme: girdiğimiz restoranlarda helal food sertikifasını soruyoruz. Burada birçok restoranın helal sertifikası bulunuyor. Ayrıca sertifikalı restoranları gösteren app de varmış ama biz ihtiyaç duymadık. Yemek fiyatları singapur'daki genel fiyatlamaya bakılırsa çok da pahalı değil. Öğün başına ortalama bir restoranda kişi başı 50-60 tl. ye tıka basa doyarsınız. Zincir restoranlarda hamburger menüler ile kişi başı 20/25 tl. Yarım litre suyun 3dolar, magnumun 5 dolar olduğunu düşünürsek karın doyurmak oldukça ekonomik görünüyor sanki.. ama bence mümkün olduğunca uzak doğu yemeklerinin tadına bakın eminim uzak doğuda burası kadar temiz bir yer bulamayabilirsiniz.  daha önce hijyen konusuna takılıp cesaret edemediğimiz çin ve Endonezya mutfağını deneme şansımız oldu ve parmaklarımızı bile yedik diyebilirim.

pau ayam diye (yukarıdaki tabakta beyaz olan yuvarlak) bir yiyecekleri var, efsane, yani kaç tane yediğim hakkında hiç bir fikrim yok. İçinde çeşitli malzemeler bulunan sıcak pufidik tatlı bir hamur. 1/1,30 dolar arasında makul bir fiyatı var. mutlaka denemek lazım!


Nerede kalınır: nerede kalırsanız kalın merkeze yakınsınız..

Ne zaman gidilir: Kasım, Aralık, Ocak, Şubat en iyi dönemi.


herkesten duyduğunuz bir konuyu tekrar etmekte fayda var :) ülke de sakız çiğnemek yasak. bir rivayete göre zaten çiğnenmesi yasak olan sakız bir gün metro hattında güvenlik kapılarından birisine yapıştırılması sonucu kapanmayan kapı yüzünden metro ağı bir gün kadar sekteye uğrayınca yasak katı kurallara bağlanmış. ilginç tabi.. 

tatil dediğin çobuk bitiyor, geriye güzel hatıralar ve kareler kalıyor..




Yine görüşelim Singapur.. bye bye..

4 yorum:

  1. Oy oyyy ne kadar güzel yazmışsın hem Ayrıntılı hem eglenceli. Biz bir cok yere uzaktan bakmakla yetinmiştik ;) hatta o agacı tanıdım ben ;) ins Cape Town a da gidesiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok birşey yazamıyorum artık aslında.. Eskiden nerden binip nerede ineceğine, tarihi bilgilere kadar bi çok detay eklerdim, sanırım burası giderek seyahat günlüğe dönüşüyor benim için ;)

      Sil
  2. Merhaba bloğunuzu yeni keşfettim.size sormak istediğim Şeyler var mail adresinizi verebilirmiisiniz? ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      umut-u@hotmail.com 'dan ulaşabilirsiniz.

      Sil